Saturday, August 26, 2017

Anneannemin Köfte Patatesi


Küçükken yemek yemeyi hiç sevmezdim. Hatta kreşteyken saklambaç saatinde mutfağa saklanır yemeklerimizi pişiren Kadriye Abla'dan yemekte ne olduğunu öğrenip ona göre kaçma planları yapardım. Ama bir tavuklu pilav bir de köfte patates olduğu günlerde benden mutlusu olmazdı. 

Tekirdağ köftesi olsun, İnegöl köftesi olsun İzmir köfte olsun içlerinde en çok sevdiğim anneannemin bol kimyonlu sarımsaklı köftesi. Hani yılbaşında özel olsun diye hindiler bütün tavuklar pişirilir ya bizde akşam yemeğinde Nevra Sultan'ın köftesinden şaşılmaz. Dışı nar gibi kızarmış içi yumuşacık köfte ve yanında da çıtır çıtır patates kızartmasını hiç sıkılmadan ömrümün sonuna kadar yiyebilirim. 

Bu köfte tarifinde biraz tembellik yaptım. Ellerimle yoğurmak istemediğim için ayaklı mikserimle karıştırdım. Siz istiyorsanız ellerinizle de yoğurabilirsiniz ama eğer benim gib kaytarmak isterseniz tüm malzemeleri karıştırma haznesine koyup en az 15 dk kadar orta-yavaş hızda karıştırarak aynı sonucu da elde edebilirsiniz. Köfteleri kasaptan gelince hazırlayıp şekillendirip bir buzdolabı poşetine  üst üste olmayacak şekilde dizip dondurabilirsiniz. Böylece yorgun olduğunuzda sadece buzluktan çıkartıp tavada alt üst pişirmeniz de yeterli olacaktır.  
Şimdiden hepinize afiyet olsun....


Thursday, August 3, 2017

I'm back, Artık Daha Samimiyiz

Bu blogu yazmaya başladığımda ponçik bir lise hazırlık öğrenicisiydim. Yeni okulla birlikte İngilizcemi geliştirmek, uluslararası alanda daha çok insana ulaşabilmek için kendi dilimde değil de İngilizce yazmaya karar vermiştim. Bu deneyimin bana çok şey kattığını inkar edemeyeceğim. Ama hayatımın en güzel 5 yılını geçirdiğim lise hayatımın bitmesi gibi artık burada da bir değişiklik yapmanın zamanı gelmişti.

Günlük hayatımda yaptığım soğuk esprileri, asla sıkılmadan dinlediğim Serdar Ortaç şarkılarından birkaç satırı, hepimizin asla unutamadığı Gora repliklerini bu güne kadar hep ama hep arka planda bıraktım. Dünya üzerindeki en iyi çevirmen olsanız dahi onların altındaki kültürü, üç beş kahkahayı, o samimiyeti bir başka dilde aktarmak (maalesef) imkansız. Şimdi ben size bıldırki hurmaları, sucuk ağaçlarını, yaralı müzelerini çevirin desem olmaz. 

Bundan böyle daha sıcak, daha samimi olacağız :)

Uzun bir süre neden yazmadığıma gelecek olursak, mezun oldum. Okulumun ağaçlarını, yeşil papağanlarını, fuayedeki kırmızı koltuğunu, tadı çok kötü olan kahvesini, yemekhanedeki tavuklu yemekleri, koridorlarda doyasıya kahkaya atabilmeyi, kaloriferlerine ysapışmayı, arkadaşlarıma sanki onları yıllarca görmemişim gibi sarılmayı, her şeyi ve herkesi çok ama çok özleyeceğim :(


As for my dearest readers from all around the world, I have to news for you. One good, one bad (kind of). The good news is that I have graduated and will be attending university very soon. As of the bad news, I am sorry to inform you that I will be writing in only Turkish from now on. I have considered writing both English and Turkish however, I will be studying law (EVET ARKADAŞLAR HUKUK OKUYORUM, gerçi olur heralde ama KIH) and I won't have the time to organise the page layout according to bilingual recipes. If you have any questions you can always contact me without hesitating. If you want a translation of a recipe, I will write it upon request. Burdan hepinize baldan tatlı sofralar diliyorum. Şimdiden ellerinize sağlık :) 


Görüşmek üzere.